İkinci Dünya Savaşı ve Nazi dönemi filmlerinde, kitaplarında SS'ler ile birlikte en çok boy gösteren örgüttür Gestapo. Genellikle uzun siyah pardösüleri ve fötr şapkaları ile köşe başlarında beklerler ya da bir eve baskın düzenleyip içeridekileri bilinmeyen bir yere götürürler.
Gerçekten de Gestapo'nun filmlere ve kitaplara yansıması hep bu şekildedir. Dolayısıyla algılarımıza da bu şekilde bir yer etmiştir. Karanlık, korkutucu, eli her yere uzanan gizli bir örgüt. Her şeyi bilen, her olaydan haberi olan, insanları arayıp bulan avcılardan kurulu disiplinli bir gizli servis.
(Sivil Gestapo mensupları)
Fakat son yıllarda yapılan araştırmalar durumun pek de böyle olmadığını gösteriyor. Örgütün çalışma tarzını, resmi yazışmalarını, yöntemlerini inceleyen uzmanlar Gestapo'nun ciddiyetten uzak bir örgütlenme olduğu konusunda hemfikir.
İlk yıllara dönersek, Gestapo SS'in de örgütleyicisi olan Heinrich Himmler'in emri ile kuruldu. Kuruluşunda Prag Kasabı lakaplı Reinhard Heydrich büyük rol oynamıştır. Zaman zaman anti casusluk faaliyetlerinde kullanıldıysa da genellikle iç istihbarat alanında SS ile birlikte çalışmışlardır. Ana görevlerinden bazıları Nazi Partisi ileri gelenlerini korumak ve önemli yerlerde nöbetçilik yapmaktı. Bu kısımlarda genellikle geçiş izinleri ve kimlik kontrolleri yaparlardı.
(Solda Heinrich Himmler ve sağda Prag Kasabı lakabıyla anılan Reinhard Heydrich. Heydrich daha sonra Çek direnişçilerin suikastı sonucu hayatını kaybetti. Himmler ise müttefiklere yakalandıktan sonra dişindeki siyanür kapsülünü kırarak intihar etmiştir.)
Tekrar çalışma prensipleri ve yapısına dönersek, ilk dikkat edilmesi gereken personel sayısıdır. Dönem şartları düşünülürse ki teknoloji günümüzden çok gerideydi, dış ülkeleri bırakın Almanya'nın istihbari kontrolü için bile personel sayısının yetersiz olduğu görülür. Gestapo'nun en kalabalık döneminde personel sayısı 45 bindi. Bazı şehirlerde mevcudu 8 ila 10'u geçmiyordu. Çalışma tarzı disiplinsiz, istihbarat toplama yeteneği yetersizdi.
Yapılan araştırmalarda, örgütün resmi yazışmalarını ve kayıtlarını inceleyen araştırmacıların ortaya çıkardığı şey, Gestapo'nun ihbar sistemi ile çalışan bir örgüt olduğudur. Gestapo'nun personel mevcudu azdı, çünkü zaten istihbarat toplama işini halk onların yerine yapıyordu. Hatta örgütün neredeyse tamamen sıradan halktan aldığı ihbarlar doğrultusunda çalıştığı söylenebilir. İşleme alınan ihbar mektuplarının neredeyse tamamı yine niteliksiz bilgiler içeriyor.
Burada sürekli Nazi dönemini lanetleyen Almanlar ile ilgili bir soru işareti ortaya çıkıyor. Herkesin birbirinin muhbirliğini yaptığı gayet açık çünkü. İhbar mektuplarının içeriğinde, “Alman gibi davranmama”, “Evine sürekli bir kadının girip çıkması dolayısıyla lezbiyen olma ihtimali”, “Yahudilere yardım ederken görülme” gibi ifadeler var ve bunlar işleme alınmış. İşleme alınmış demek insanlar bu gibi ifadelerle evlerinden alınıp toplama kamplarına gönderildi demek oluyor. Yani öldüler. Kanıt yok, saçma sapan suçlamalar ve sonu toplama kampı.
Peki Gestapo tüm Avrupa'ya korku salmayı nasıl başardı? Nasıl herkes Gestapo'ya yakalanma korkusuyla evine kapanıp Mein Kampf okumak zorunda hissetti?
Nazi rejiminin her alanında görülen propaganda başarısı burada da devreye giriyor. Sürekli devam eden propaganda bombardımanı sayesinde insanlar tamamen gözlendiklerine ikna oldular. Herkes bu yapıdan ve rejimden korkarak birbirinin muhbiri haline geldi. Aslında Gestapo, Alman halkının kendisiydi.
(Savaş sonrası tutuklanan bazı Gestapo mensupları)
Savaştan sonra çoğu kaçmayı başarsa da, yakalanan Gestapo üyelerine merhamet gösterilmedi. Tamamı savaş suçlusu olarak kurşuna dizildiler.
(Müttefiklere yakalanmış, kurşuna dizilmeyi bekleyen Gestapo üyeleri)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder