Fransa’nın düşüşünün ve Kara Avrupası boyunca askeri durumun umutsuz denebilecek ölçüde bozulmasının İngiltere’yi barış masasına oturtmaya yetmeyeceğini anlayan Wehrmacht Genel Komutanlığı’nın (OKW) hazırladığı bir çıkarma harekatıdır. Almanca adı Unternehmen Seelöwe olan plan, geniş satıhta Britanya kıyılarına çıkarma ve devamında İngiltere’nin işgalini amaçlamaktadır.
(Altta planlanan harekatın ana aşamaları)
Oysa amacı Doğu yönünde genişlemek olan Almanya’nın, İngiltere’ye saldırmak istemediği ve barış olanaklarını yokladığı bilinmekte. Yine de İngiltere’nin taviz vermez tutumu Alman tarafını bu tarz önlemler üzerinde düşünmeye itmiştir. Benzer bir durum aslında başından beri Almanya tarafından tarafsızlığı istenen Norveç konusunda da yaşanmıştı. İsveç’ten gelen demir sevkiyatı Almanya için hayati öneme sahipti. Bu sırada patlayan Rus-Fin savaşına, Fin tarafına yardım etme bahanesi ile müttefiklerin asker göndermeyi tartışması Almanları Norveç’i işgal etmeye zorlamıştı. Sonuçta müttefiklerin amacının Fin ordusuna yardım bahanesiyle askerlerini İskandinavya’ya çıkarmak ve Narvik gibi limanları ele geçirerek Almanya’ya giden demir sevkiyatını kesmek olduğu açıktı.
İşte yine kendileri dışında gelişen olaylar Almanları gönülsüz de olsa bu planı yapmaya itti. Gönülsüzlüklerinin bir diğer nedeni de eldeki imkanların, bu çapta bir harekat ile ölçüşmemesidir. Bir kara gücü olan Wehrmacht, yıldırım savaşı tarzıyla Fransa’nın defterini kolayca dürmüştür. Lakin İngiltere ile arasında bir deniz ve o denizi koruyan Britanya Aslanı’nın kuvvetli donanması bulunmaktadır.
Gerçekten de, Alman komutasının bırakın planın uygulanma safhasında karşılaşacağı zorlukları, uygulamaya başlayabilmek için bile çözmesi gereken önemli açmazlar vardı.
Bunlardan birinci ve en önemli olanı Kriegsmarine’in (Alman Savaş Donanması), Royal Navy (İngiliz Kraliyet Donanması) karşısındaki umutsuz zayıflığıdır. Almanların bu sefer için kullanabilecekleri yalnızca bir avuç gemisi vardır. Sayı üstünlüğü kritik derecenin de ötesinde İngiliz tarafındadır. Dolayısıyla İngiltere’ye yapılacak çıkartma harekatı boyunca Kriegsmarine’in koruma sağlaması mümkün değildir. Ayrıca Norveç’in işgali sırasında Alman havacıların deniz hedeflerini vurma konusunda büyük problemler yaşadığı görülmüştü. Deniz hedeflerini vurmak için yeterli mühimmat ve eğitimden yoksundular. Örneğin zırh delici bombaları ve uçakların alan saldırıları yapabilmesi için gerekli torpido uyarlamaları bulunmuyordu. Norveç çatışmaları ve kanal çatışmaları boyunca Luftwaffe’nin batırabildiği İngiliz gemisi sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Bu durumda çıkarma harekatına yönelecek bir Royal Navy saldırısı nasıl durdurulacaktır? Bunun için kanalın Fransa tarafına devasa sahil topları yerleştirildiyse de bunların başarı şansı oldukça kuşkuludur.
(Fransa’nın düşüşü ile birlikte kırmızı renk ile belirtilen ve İngiltere’ye yakın olan Kuzey bölgesi işgal edilmiştir. Ayrıca Kanal Adaları olarak bilinen ve İngiltere-Fransa arasında bulunan Jersey ve Guernsey işgal edilerek bunların sıçrama tahtası gibi kullanılması hedeflenmiştir. )
İkinci büyük problem yine çıkarma öncesi ve harekatın uygulanması sırasında kanal bölgesi ve İngiltere üzerinde kesin hava üstünlüğü sağlama ihtiyacıdır. Hava üstünlüğü tamamen ele geçirilmeden yapılacak bir çıkarma harekatının başarılı olabileceği düşünülemez. İlk bakışta daha fazla uçağa ve Fransa’da bulunan havacılık tesislerini kullanma şansına erişen Almanlar avantajlı gözükse de, İngilizlerin elinde Spitfire avcı uçakları ve radar teknolojisi gibi jokerler vardı. Alman avcı gücünü oluşturan Bf109 uçakları düşük menzilleri nedeniyle çok kısa sürelerle İngiltere hava sahasında kalabiliyordu. Bunu bilen İngilizler genellikle onların dönmesini bekler, ardından havalanarak savunmasız Alman bombardıman filolarına saldırırlardı. Zaten Britanya Savaşı boyunca Luftwaffe’nin ağır kayıplarına rağmen amaçladığı üstünlüğü ele geçiremediğini görüyoruz. Bunda İngiliz havacıların fedakarlıkları kadar, Hitler’in başlangıçta RAF (Kraliyet Hava Kuvvetleri) tesislerinin sürekli bombalanarak İngiliz hava gücünün yıpratılması isabetli hedefi doğrultusunda yürütülen hava akınlarını, Londra’nın bombalanması gibi ikincil amaçlara yönlendirmesi etkili olmuştur.
(Blitz olarak adlandırılan sonu gelmez hava akınlarının yıkıntıya dönüştürdüğü Londra’da bir kadın. Halk geceleri genellikle sığınak gibi kullanılan metro tünellerine girerek saldırılardan korunmaya çalışıyordu.)
Bir diğer problem, bu istila planı için görevlendirilen iki ordu grubunun nasıl İngiltere’ye götürüleceğidir. Daha önce belirttiğimiz gibi donanma son derece yetersizdir. Tüm gemiler toplanarak gerekli çıkarma gemisi sayısına ulaşılabilse dahi, bu Alman ikmal, ticaret ve ulaşım hatlarını felce uğratacaktır. Sonuçta toplanan gemiler bu gibi görevlerden çekilerek harekata kanalize edileceklerdi. Üstelik bu operasyon askerin nakli ile bitmiyor. Ordunun ihtiyacı olan büyük miktarda erzak ve malzeme her gün düzenli olarak İngiltere’ye taşınmalıdır. Bu hatların korunması, yeterli sayıda gemi bulunması ve daha nice problem. Üstelik ikmal dediğimizde Alman ordusunun bir problemi de karadadır. Atlar! Evet Alman ordusu tüm o mekanize/motorize görüntüsüne rağmen ikmal konusunda büyük oranda atlara bağlıydı. Dolayısıyla limanlara dökülen malzemenin ileri hatlara taşınabilmesi için gerekli atların ve kamyonların da İngiltere’ye götürülebilmesi gerekiyordu.
Aslında OKW’nin bu plan üzerine çok fazla eğildiği ve bu problemleri çözme konusunda gayretli olduğu söylenemez. Zaten Kriegsmarine plana şiddetle karşı çıkmaktadır. Yine de Panzer 2 tanklarının amfibik hale getirilerek çıkarmaya zırhlı destek sağlanması, yahut çıkarma operasyonlarında kullanılan çeşitli ekipmanların geliştirme çalışmaları yapılmıştır.
Sonuçta yüksek komuta ve Hitler planın uygulanmasından vazgeçti. Bu isabetli bir karardı. Hava üstünlüğü ele geçirilemediği gibi, denizlerde de herhangi bir umut ışığı yoktu. Genelde Britanya Savaşı olarak adlandırılan hava savaşlarının başarısız olması sonucu harekattan vazgeçildiğine dair yaygın bir inanış olsa da, sebep Kriegsmarine’in zayıflığıdır. Zira hava üstünlüğü sağlansa ve İngiliz gemileri yetişmeden Britanya kıyılarına çıkarma yapılsa dahi, Royal Navy sonuçta Scapa Flow’da bulunan üsten aşağıya inip kanal bölgesini kontrol altına alacak, Alman ikmal hatlarını keserek karaya çıkan Alman ordusunu teslim olmaya zorlayacaktı. Bu durum şüphesiz Wehrmacht için bir felaket anlamına gelmektedir. Afrika cephesinde başlangıçta avantajlı görünen Rommel ve Panzer Kolordusu’nun sonuçta kendilerinin aksine düzenli ikmal alabilen İngiliz kuvvetlerine karşı düştüğü durum buna örnektir.
Bağlayacak olursak, bu harekata ölü doğmuş bir savaş planı diyebiliriz. Başarı şansı yok denecek kadar az olan bir plandır ve uygulanmamasına karar verilmiştir. Alman donanmasını İngiltere ile rekabet edebilecek duruma getirmeyi hedefleyen Z planının savaşa yetişememesi nedeniyle uygulanma imkanı olmamıştır.
Z planı, Kriegsmarine’in, İngiltere ile rekabet edebilir duruma gelmesi amacıyla planlanan ve donanmanın
-10 yeni savaş gemisi / 4′ü tamamlanabildi (bunlardan çoğu süper ağır sınıf olarak adlandırılan H serisi gemiler olacaktı)
- 3 savaş kruvazörü / hiçbiri tamamlanamadı
- 4 uçak gemisi / hiçbiri tamamlanamadı
- 15 cep zırhlısı / 3′ü tamamlanabildi
- 5 ağır kruvazör / 3′ü tamamlanabildi
- 13 hafif kruvazör / 6′sı tamamlanabildi
- 22 keşif gemisi / hiçbiri tamamlanamadı
- 68 destroyer / 30′u tamamlanabildi
- 90 torpido botu / 36′sı tamamlanabildi
ile genişletilmesini hedefleyen plandır. Elbette savaşın başlaması ve kaynaklara ulaşmanın zorlaşması sonucu plan uygulanamamıştır.
Çok etkileyici bir yazı, ellerinize sağlık Kerem Bey.
YanıtlaSil