İzleyiciler

4 Şubat 2021 Perşembe

Battlecruiser/Muharebe Kruvazörü Sınıfı

                         1800'lerin sonu ve 1900'lü yılların başı, donanma tarihi ve gelişimi açısından önemli olaylarla doludur. Bu dönemde yeni taktikler ortaya çıktı; motorlar yelkenlerin, demir ve çelik ahşabın yerini aldı. Birçok gemi sınıfı tasarlandı, üretildi ve arasız süren savaşlarda denendi. İşte muharebe kruvazörleri de bu çalkantılı dönemde ortaya çıkan capital gemi sınıflarından birisidir. 

                       Doğru söylemek gerekirse de özellikle Jutland Savaşı ve Bismarck-HMS Hood düellosu sebebiyle adları lekelenmiş bir gemi sınıfı. Genellikle muharebe/savaş kruvazörleri ile ilgili bilgiler, yayınlar ve görüşler; bunların ne denli başarısız tasarımlar olduğu, kırılgan yapıları gibi olumsuz özellikleri çerçevesinde anlatılagelir. 

                       Peki gerçekte durum böyle midir? Bundan da öte, bir savaş aracını mükemmel kılan şey nedir? Üretildiği anda kağıt üzerinde mükemmel kabul edilebilir bir savaş aracı var mıdır? Mantıklı cevap elbette hayır. Bir savaş aracını mükemmel kılan şeyler kullanılacağı çevreye uygunluğu, kendisinden beklenen göreve uygunluğu ve çerçevesinde kullanılacağı doktrin/taktiklere uygunluğudur. Elbette üretim ve bakım kolaylığı gibi ekstra etmenlerle bu liste uzayıp gider.  

                      Savaş kruvazörleri için de durum böyledir. Bu sınıfın yaratıcısı, ünlü HMS Dreadnought'un da fikir babası olan ve dretnot çağını başlatan Amiral John Fisher'dır. Dönem, baskın gemilerin dretnotlar/zırhlılar ve onlardan silah ve zırh bakımından daha zayıf olan kruvazör/zırhlı kruvazörler olduğu dönemdir. Zırhlılar karşılıklı savaş hatlarında top atışlarıyla savaşırken, kruvazör unsurları genellikle ikincil hatlardan sortilerle onlara topçu desteği verir, filoyu daha küçük torpido botlarının yahut destroyerlerin saldırılarına karşı korurdu. Bunların dışında asıl önemli görevleri ise, hızları sayesinde düşmanın deniz ticaret yollarını vurmaya yönelik "Commerce raid" ticaret baskınlarıdır. Zırhlılar ve dretnotlar ağır zırhları nedeniyle kruvazörlerden daha yavaş olduklarından onları yakalayamazlar. Kruvazörlere karşı kruvazörleri kullanmak da genellikle sonucu şans faktörüne de bağlı olan bir denemedir. 

                        O dönem Almanya da İngiltere ile düşmandır ve denizlerde Royal Navy karşısında oldukça zayıf durumdadır. Bu sebepten Kayzerin donanması, İngilizlerle doğrudan bir çarpışmaya girmek yerine, onların tüm okyanuslara yayılmış haldeki ticaret yollarına akınlar düzenleyip ticaret gemilerini batırarak İngiltere'yi açlığa mahkum etme hedefi doğrultusunda taktikler belirlemiştir. SMS Emden örneğinde görüldüğü üzere yer yer çok da başarılı olmuştur. İkinci Dünya Savaşı yıllarında aynı taktiği bu sefer U-bot yani denizaltılarla deneyeceklerdi. Fakat konumuz bu değil. 

                        İşte bu tehditlerin sebep olduğu ticaret yollarını güvende tutma arayışı, Amiral Fisher'ın aklında yeni bir konseptin doğmasına sebep oldu. Yeni bir capital gemi. Zırhlılar kadar büyük silahlara sahip olacak, dolayısıyla kruvazörlere karşı baskın bir ateş gücü avantajı elde edecekti. Aynı zamanda bu gemi zırhlılarla savaşmak için değil, kendisine göre çok daha küçük silahlara sahip kruvazörler ile savaşmak için tasarlanmıştı. Dolayısıyla bir zırhlıya göre zırhından feragat ederek hafiflik sağlanabilir ve bu durum hız için ekstra avantaj sağlayabilirdi. Yani ortaya kruvazörleri yakalayabilecek kadar hızlı ve onlardan çok daha güçlü silahlara sahip bir gemi tipi çıkıyordu. Amacı tamamen ticaret akıncılarını yakalayıp batırmaktı. Eğer kendisine denk silahlara sahip bir zırhlı ile karşılaşırsa da ondan kaçabilecek kadar hızlı olacaktı. Amiral Fisher bu durumu, hızlarının bu gemilerin zırhı olacağı şeklinde özetlemiştir. Mantık çok basit, haydut kruvazörü ara, bul ve batır. Bunu yaparken bir düşman zırhlısına mı rastladın? Hemen dön ve tam yol ileri kaç! 

                      Bir amaç belirleniyor, o amaca uygun bir tasarım ile savaş kruvazörleri üretiliyor. Ki bu amaç doğrultusunda kullanıldıklarında Falkland Muharebesi (I.Dünya Savaşı) gibi örneklerde görüldüğü gibi savaş kruvazörü konsepti gayet başarılıdır. İngiliz savaş kruvazörleri HMS Invincible ve HMS Inflexible, Alman ticaret akıncısı kruvazörleri SMS Scharnhorst ve SMS Gneisenau'yu yakalayıp batırabildiler. Ticaret akını görevi verilen Alman Doğu Asya Filosu yok edilmiş oldu. Yine Heligoland Bight (I.D.Savaşı) Muharebesinde İngiliz savaş kruvazörleri Alman hafif kruvazörlerinin üçünü batırıp, üçünü yaralamayı başarmıştı. 

                     Amaç-dizayn ilişkisini biraz açalım. İngilizler çok geniş alanlara yayılan imparatorluklarının uçsuz bucaksız deniz yollarını güvende tutmak zorundaydılar. Bunun için denge terazisini hep hızdan yana ağır bastırdılar. Genel olarak bir gemi dizaynının 3 ana unsuru vardır. Silah, zırh ve hız. Bunların üçü aynı anda mükemmel olamaz. Büyük silahlı, çok ağır zırhlı bir gemi yavaş olacaktır. Zırhtan çok kısan bir gemi de hızlı fakat dayanıksız. İngilizler bu sırayı Sürat > büyük silahlar > zırh koruması şeklinde dengelediler. Almanlarda durum tersiydi. Alman donanması denizlerde her daim Royal Navy'nin demir yumruğu altında hareket etmek zorunda olmaları ve aradaki sayı üstülüğü farkı nedeniyle major bir deniz savaşında birinci hat üzerinde savaşabilecek yüzen her şeye ihtiyaç duymalarından dolayı zırhtan o kadar kolay vazgeçemediler. Onlar da bu sorunu iyi zırh korumasına sahip, nispeten iyi hızlı fakat İngiliz rakiplerinden daha küçük silahlı muharebe kruvazörleri üreterek çözdüler. Zırh koruması > hız > silah büyüklüğü de Alman dengesini oluşturuyordu. 

                      Peki her şey mantık dahilinde giderken savaş kruvazörlerine bu kötü şöhreti getiren hatalı örnek neydi? Burada tarihte dretnotların karşılıklı savaştığı en büyük deniz muharebesi olan Jutland Muharebesine bakmamız gerekiyor. İngilizler bu savaşta muharebe kruvazörü konseptini neden tasarladıklarını unutmuşçasına, onları birinci hat gemileri yani zırhlılar/dretnotlar gibi düşman dretnotları ve muharebe kruvazörleri ile namlu namluya savaşa soktu. Halbuki tasarım aşamasında bile bu geminin kendisininkine denk silahlara sahip bir düşmanla karşılaşması durumunda hızı ile ondan kaçması bekleniyordu. Bu yetmezmiş gibi zaten zırh koruması zayıf olan savaş kruvazörlerine alabileceğinden fazla cordite barutu ve cephane yüklenmişti. Bunların birçoğu hızlı ateş edilebilmesi amacıyla kutularının ve zırhlı cephane bölmelerinin dışında, barbetlerde yerlere istiflenmişti. 

                       Dolayısıyla Alman gemilerinin, İngiliz savaş kruvazörleri üzerinde kaydettiği hemen her isabet katastrofik patlamalara sebep oldu. HMS Invincible ve HMS Queen Mary öyle şiddetli patladı ki gemiler ikiye bölünerek battı. HMS Indefatigable da cephaneliğinin havaya uçması sonucu batan muharebe kruvazörlerindendi. Bu üç gemide can kaybı toplam 3318'di. Invincible'dan yalnıca 6 kişi kurtarılabilmişti. Queen Mary'de 18, Indefatigable'da ise 3 kurtulan vardı. İngiliz Amiral David Beatty'ye birbiri ardına havaya uçan gemilerine bakarken "There seems to be something wrong with our bloody ships today" dedirten şey işte buydu. 

                       Halbuki sorun gemilerde değildi. Jutland savaşına katılan Warspite gibi dretnotlar da muharebe kruvazörleri kadar isabet almasına rağmen hiçbiri havaya uçmadı. Çünkü zaten namlu namluya savaşta düşmana ateş ederken, onlardan gelecek karşı ateşe de dayanmak amacıyla üretilmişlerdi.  Keza Alman savaş kruvazörleri de cephanelik patlamaları yaşamadı, SMS Seydlitz gibi aklın alabileceğinden fazla isabet alanlar dahil.. Almanlar yalnızca SMS Lützow'u kaybetti. Dolayısıyla yanlışlık gemilerde değil, onların tasarım hedeflerinden saptırılarak kullanılmasındaydı. 

                       İngilizler bunu, İkinci Dünya Savaşı'nda Avrupa'da üretilmiş en ağır, modern ve büyük zırhlı olan Bismarck'ı avlamak için Birinci Dünya Savaşından kalma bir muharebe kruvazörü olan HMS Hood'u ve yeni bir zırhlı olması dolayısıyla tecrübesiz mürettebata sahip HMS Prince of Wales'i görevlendirdiklerinde de kanıtlamayı başardılar. Bismarck'ın 380'mm'lik yüksek hızlı topundan ateşlenen mermi 15 km mesafeden HMS Hood'u vurdu. Zırhı delen mermi cephaneliğin patlamasına sebep oldu. İlk başta Hood'un gövdesinden 150-200 metreyi aşan bir ateş sütununun çıktığını gören Prince of Wales'dekiler ardından geminin şiddetli bir patlamayla dumanlar arasında kaybolduğunu bildirdiler. Patlama öylesine şiddetliydi ki dev gemi ikiye ayrılmış ve ön kısmı bir süre daha ilerlemeyi sürdürmüştü. Ardından ön kısım da suya 90 derece dik hale gelip sonra sulara gömüldü. 1418 mürettebattan yalnızca 3 kişi kurtulabildi. 

                    Yani savaş kruvazörleri lanetli bir tasarım hatası değildi. Onların değerini, çerçevesinde kullanıldıkları amaçlar ve taktikler belirledi.