Son dönemde belgesel kanallarına da bir haller oldu. Ciddiyetten uzak araştırmalar çokça yayınlanmaya başladı. Elbette bunun birincil amacı insanları etkileyip izleyici kitlesini arttırmak. Fakat “bilim” ile yakından ilgili bu kanalların izleyicisi ile arasındaki güven bağının zedelenmesi çok büyük tehlike bana kalırsa. Discovery Channel'ın zaten eski içi dolu programlarından geriye pek bir şey kalmamışken üzerine bir de fake belgesel skandalları patlarsa, izleyici kitlesinin büyük kısmını kaybedeceği aşikar.
Bu yazıyı yazmamın sebebi Discovery'nin yaptığı bir megalodon belgeseli. Belgeselde megalodonların neslinin tükenmediği, hala okyanuslarda yaşıyor olabilecekleri iddia ediliyor. Sonuçta insanların xxl yırtıcılara olan ilgisi malum.
Burada parantez açıp megalodon nedir onu yazayım. Megalodon tarih öncesi zamanlarda yaşamış en büyük su yırtıcısıdır. Ana besin kaynağını balinalar oluşturmaktaydı. Vücudunun uzunluğu 15 ila 20 metre arasında, ağırlığı 40 ton olabilmekteydi. Kaydedilen en büyük beyaz köpekbalığının 6 metre civarında olduğunu düşünürsek megalodonun boyutları hakkında bir fikir oluşturabiliriz kafamızda.
(Altta megalodon, büyük beyaz ve insan boyutları)
Megalodonlar, Carcharodon Carcharias'ın yani beyaz köpekbalıkların atası. Bu sebeple ve bulunan diş ve çenesine ek olarak birkaç parça omurga parçasına da dayanılarak büyük beyazlara yakın bir görünümü olduğu saptandı. Uzunluğu yine bu yöntem sayesinde belirlendi. Sonuçta köpekbalığı iskeletleri kıkırdak yapıdan oluştuğundan dolayı, fosilleşme gerçekleşmesi neredeyse imkansız gibidir. Dolayısıyla tam bir iskelet bulmak mümkün olmuyor. Fakat sert bir mine tabakası ile kaplı olan dişleri okyanus tabanında bolca bulunmuş megalodonun.
(Altta megalodonun tek bir dişi)
( Bu dişler çenede iken ortaya tam olarak şu çıkıyor,fotoğraftaki şahsın elinde tuttuğu diğer çene ise bir beyaz köpekbalığı çenesi)
Megalodon'un ne mene bir şey olduğuna değindikten sonra gelelim Discovery Channel ile olan bağlantısına. Discovery'de geçenlerde bir belgesel gördüm. Megalodonların hala yaşadığı ile ilgili bir başlığı vardı. Tabi hemen izledim.
Güney Afrika'nın Cape Town bölgesinde ki orası zaten beyaz köpekbalığı cennetidir, meydana gelen bir kaza ile başlıyordu hikaye. Dört kurbanın hiçbirinin cesedine ulaşılamamıştı. İddiaya göre tekneye bir şey saldırmış ve hasar vermişti. Normal olarak şüpheler beyaz köpekbalıklarına yönelmiş durumdaydı. Fakat daha sonra ortaya tek hamlede kuyruğu koparılmış bir balina cesedi çıktı. Karaya vurmuş halde bulunmuştu. İyice dikkat ettim, eğer oynama yoksa gerçekten de balinanın kuyruğu beyazlarca kemirilip eritilerek değil, tek bir ısırıkla koparılmış gibi duruyordu. Belgesel ekibi de ilk akla geleni açıkladı ve bu güçte bir ısırığı ancak ve ancak megalodon çenesinin gerçekleştirebileceğini söylediler.
30 metrelik bir gemi kiralandı, bir balina maketi yapıldı. Denize açıldıktan sonra ekip neredeyse 2 ton et ve kanı denize boşalttı. Ayrıca suya yaralı balinaların çıkardığı sesleri veriyorlardı. Doğal olarak kısa süre içerisinde etrafa otuz kırk kadar beyaz köpekbalığı toplandı. Bir süre sonra ise beklenmedik şekilde kaçtılar. Gerçekten de bunun doğadaki tek anlamı daha büyük bir yırtıcının olay mahalline geliyor olmasıdır. O sırada ekip bir kafesi suya indirdi, ucunda verici olan bir zıpkınla ekipten iki kişi de kafesle birlikte suya girdi. Birkaç sarsıntı ve bulanık görüntünün ardından balina maketi sert şekilde kafese çarptı. Fakat zıpkının ateşlendiği kameraya yansıdı.
Hemen kafesteki ekibi tekrar tekneye aldılar. Gerçekten ya çok iyi rol yapıyorlardı ya da korkudan dilleri tutulacak hale gelmişlerdi. Zıpkınla köpekbalığını işaretlemeyi başardıklarını iddia ettiler. Ekrandan verici sinyalleri izlenmeye başlandı. 1900 metre derinlikte sinyaller kesildi. Bu gerçekten müthiş bir derinlik. Zaten verici 1800-1850 metreye kadar basınca dayanıklıydı. Sonuç olarak bu belgesele imza atan ekip megalodonların hala derin okyanuslarda yaşadığı kanısına vardı.
Bu mümkün olamaz mı? Elbette olabilir. Değişen deniz şartlarında megalodonlar inilemeyen derinliklerde yaşamaya başlamış olabilirler. Zaten kimi bilimadamları birkaç milyon yıl önceye kadar götürürken, kimileri ortadan kayboluşlarını on bin yıl kadar öncesine tarihlendiriyor. Bu oldukça yakın sayılır.
Aynı şekilde, son dönemde yaşanan birçok doğal afet denizleri de etkiliyor. Derin deniz tabanının etkilenmemesi elbette mümkün değil. Sadece Japonya depreminden sonra 100'e yakın yeni tür keşfedildiğini unutmamak gerekiyor.
Sorun bu kadar ekipman ve imkana sahip olan Discovery ekiplerinin tek bir tatmin edici görüntü alamamasına rağmen aksiyon filmi tadında koşturmacalı bir program yapıp bunu da megalodonlar yaşıyor gibi sansasyonel şekilde sunması, bu kanaati oluşturması. Bu durumda Discovery ile deniz kızları gerçekten yaşıyor mu tadında programlar yapan garip kanallar arasında bir fark kalmıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder