İzleyiciler

10 Eylül 2015 Perşembe

Ankara Savaşı

               Lise tarihinde hepimiz adını öğrenmişizdir bu savaşın. İki Türk devletinin savaştığı, sonucunda Osmanlı’nın Fetret Devri’ne girdiği meşhur Ankara Savaşı. 
              İki Türk devleti savı kağıt üzerinde doğru. Fakat askeri açıdan durum pek de böyle değil. Osmanlı ordusu yıllarca Bizans (Doğrusu Doğu Roma, Bizans kelimesi sonradan uydurulmuştur ve tarihte asla böyle bir devlet var olmamıştır) ile gerçekleşen etkileşimler sonucu ondan kurumsal anlamda da etkilenmiştir. Ordu bunu en açık gözleyebildiğimiz yapı. Örneğin harem de Fatih döneminde Bizans’tan alınan bir kurum. İlginçtir harem denince insanın aklına Doğu gelir oysa. 
              Osmanlı ordusu Doğu Roma ve Balkan münasebetleri sonucu gitgide Roma ordusuna dönüşmüştür. Temeli yani vurucu gücü piyadeye dayalı yeni bir savaş düzeni edinmiştir. 
              Timur ise Orta Asya Türk-Moğol geleneğinden gelen bir süvari ordusuna komuta etmekteydi. Bu tip orduların manevra kabiliyeti çok yüksektir ve atlı okçuluk yeteneği sayesinde piyade ordularına karşı kıyassız bir üstünlükleri söz konusudur.  Üstelik Timur Hindistan’dan elde ettiği savaş filleri ile bu orduya yeni bir taktik enstrüman kazandırmıştır. 
              Piyade ordularının meydan savaşlarında klasik bir Orta Asya ordusu ile karşılaştığı durumlarda yaşanan şey, piyadenin nefesi kesilene kadar düşmanı kovalayıp sonuçta manevra kabiliyeti yüksek süvariler tarafından çevrilmesi, ve ok atışı altında ağır kayıp verdikten sonra ağır süvari tarafından yapılan hücumlarla ezilmesinden ibaret olmaktadır. 
               Ankara Savaşı’nda da böyle oldu. Yıldırım büyük bir hata yaparak Timur’un seçtiği Çubuk Ovası’nda savaşı kabul etti ve sonucu yıkım oldu. Oysa bu gibi süvari ordularına karşı savaşı dar geçitlerde, dağlık yahut sık ormanlık arazide kabul edemiyorsanız düzlükte meydan savaşına girmemek ve onların ikmal-lojistik hatlarını taciz ederek yıpratma mücadelesi vermek en mantıklı seçenektir. Zira dağlık, ormanlık arazilerde süvari ordularının ana savaş yeteneği olan manevra kabiliyeti yok olmaktadır. Düzlükte savaşa girmek ise düpedüz intihardır. Tıpkı Yıldırım Bayezid’in yaptığı gibi. 
            Yıldırım’ı bu pervasızlığa iten hususun Niğbolu’da yendiği devasa haçlı ordusu olduğu söylenir. Bu dev orduyu yenen Bayezid’e aşırı bir özgüven gelmiştir. Bu sebepten savaşı Timur’un istediği yerde kabul etmekten çekinmez ve kazanacağından emindir. Zira bunu mektuplaşmalardan da anlıyoruz. Timur’un tüm sağduyusuna rağmen Bayezid ağır sözlerle ve küfürlerle onu kışkırtmaktan çekinmiyor o dönem. 
             Bu özgüvenin boşluğu şuradan kaynaklanıyor. O dönem Avrupa siyasi açıdan parçalanmış durumda. Ordularda komuta birliği yok. Bunlar çağrı üzerine alelacele toplanan kalabalıklardan ibaret. Yerel yöneticilerin kendi komutaları altında askerleriyle katılmaları sonucu oluşan düzensiz ordular. Komuta ve dil birliği olmadığı için yenilmeleri ve dağılmaları nispeten kolay. 
             Timur ise ta Mete’den gelen Orta Asya Türk-Moğol disiplinini barındıran bir orduya komuta etmekte. Tartışmasız bir otoritesi var ve ordusu profesyonel. Ayrıca tekrar edelim manevra kabiliyeti yüksek bir süvari ordusu. Ayrıca Timur stratejik bir deha olarak her açıdan Bayezid’in Avrupalı rakiplerinden üstün bir kuvvet. Kıyas kabul etmez. 
             Savaş yeri demişken bir diğer zayıflık göze çarpıyor Osmanlı açısından. Timur Anadolu coğrafyasına oldukça hakim. Savaş yerini seçmesi, su kaynaklarını elde etmesi vb bunu gösteriyor. O dönem Anadolu’yu onu yöneten Bayezid’den daha iyi tanıdığını söyleyebiliriz. Bunda Cengiz devrinden miras olan casus teşkilatı önemli rol oynar. Orta Asya geleneğinin önemli parçasıdır haritacılık ve istihbarat. Bu gelenekten gelen komutanlar sefere çıkacakları bölgenin coğrafyasını, siyasi durumunu eksiksiz tetkik ederler. 
            Cengiz Han döneminde Moğollar, Avrupa’da hangi nehir ne zaman donar, hangi otlak ne zaman büyür (atlı orduların sefer yürütebilmesi için otlaklara ihtiyacı vardır), hangi bölgede hangi yönetici vardır, hangi prenslikler birbiri ile düşmandır eksiksiz bilirlerdi. Osmanlı’da ise bu özellik hiç gelişmemiştir. Haritacılık anlamında ele alabileceğimiz tek adam olan Piri Reis’in bile coğrafi bilgileri Akdeniz’den elde edilen esirlerden öğrendiği bilgiler çerçevesinde çizdiği Amerika haritası ile tanınır. 
            Kısaca özetlersek, Ankara Savaşı Roma ordusu ile Orta Asya Türk-Moğol geleneğinden gelen Timur ordusunu karşı karşıya getirmiştir ve kazanan ikincisi olmuştur. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder