İzleyiciler

10 Eylül 2015 Perşembe

Doğu - Batı

                 Hep bir Doğu - Batı mücadelesinden bahsederiz. Günümüzde de bu çatışma olağanca hızıyla devam etmekte. Fakat eskiden olduğu gibi sadece kaba kuvvet ve kılıçla yapılmıyor. Artık bilgi, teknoloji, bilimsel birikim ve bunların ekonomik gelişimle harmanlanması tüm silahlardan daha etkili. 
                 Kendisini Doğu medeniyeti olarak adlandıran kesimin problemi tam da bu noktada göze çarpıyor. Geriliğinin farkında olmaksızın rakibini hala tepeden görmeye çalışan bir körlüğe ve içi boş bir kibre bürünmüş coğrafyamız. Son yüzyıllarda medeni dünya karşısında kesin bir yenilgiye uğramış ve ezilmiş olan Orta Doğu, miskin kafasını çalıştırmak yerine hala kendisini tarihinde yüceltme peşine düşüyor. 
                 Bizde de böyle bu durum. Hala imparatorluklar çağında, Orta Çağ'da sanıyoruz zamanı. Hala dönemimizin başat güçlerinden olduğumuzu sanıyoruz. Hala duble yol ve havaalanı yaptık diye dış güçlerin bizi kıskanacağına falan inanıyoruz. Adamlar Ay'ı geçmiş, Mars'a nasıl gideriz derdinde ama bizim havaalanımızı kıskanıyorlar bizim hayal dünyamızda. Daha geçenlerde yüz milyar dolarlık şirketleriyle ilgili satsak mı satmasak mı tartışmaları yapıyordu İngiltere'de insanlar. Düşünün acaba bizde hacmi 20 milyar doları bulan şirket var mıdır? İşte medeni dünya artık bu kartlarla oynuyor. Bir şirketin “sahip olduğu bilgi birikimine” yüz milyar dolarlar döküyor. ABD gibi bir ülkeyi ise tabi ki kıyas dışı bırakıyorum. Sadece savunma harcamaları bizim toplam bütçemizden fazla olan bir ülke sonuçta. 
               Orta Doğu'nun rakipleri karşısında sürekli bozguna uğramasında işte bu “bilgi” farkının etkisi su götürmez. 6 Gün Savaşı'nı hatırlayalım. İsrail sınırında 500 bin asker, 500'e yakın uçak ve 5-6 bin tank toplayan birleşik Arap güçleri nüfusu sadece 2 milyon olan İsrail karşısında dayak yiyip çekilmek zorunda kalmıştı. İsrail bu savaşta topraklarını yaklaşık 4 kat genişletti. Araplar toplam silah ve asker kaynağı olarak İsrail'den üstün olmalarına, ellerinde petrol gibi uluslararası bir enstrüman olmasına rağmen kaybettiler. Çünkü diplomatik öngörüleri o kadar zayıftı ve askerlik ve taktik bilgisinden o kadar yoksun haldeydiler ki, kaybetmemeleri sürpriz olurdu. Örneğin İsrail Hava Kuvvetleri'nin tek hamlede tüm Mısır Hava Kuvvetleri'ni henüz yerdeyken imha ettiği hava operasyonu ile ilgili Mısırlı bir general, İsrail yıllardır askerlerini bu saldırı için eğitiyordu, biz ise geçit törenleri için eğitiliyorduk demişti.
              Mesele bundan ibaret. Dünyanın en teknolojik silahlarını alsanız bile, onu kullanacak insanınızda vasıf olmadıktan sonra o silah bir demir yığınından ötesi değildir.
               Doğu ya da Batı fark etmeksizin, medeniyet sürekli hazırlanıp, kendini geliştirirken ve her olasılığı hesaplayıp önlem alırken diğer toplumlar akıl almaz bir tembelliğin pençesindeler.
              Dolayısıyla şu düşünülmeli. Gerçekten olmak istediğimiz yer neresi? Türk toplumu gerçekten kendisini bu haldeki Orta Doğu ile birlikte mi görmek istiyor gelecekte? Ciddi ciddi medeni dünyanın bu coğrafyaya daha ne kadar tahammül edeceğini düşünüyoruz? Aslında coğrafyadan ziyade düşünce tarzına. Hala taşlanarak insan öldürülen, tavuk gibi insan kafaları kesen tiplerin her gün daha da yayılıp güçlendiği bu coğrafya bize ne katabilir? “Dik dur eyilme” diye pankart hazırlayan tiplerin giderek her şehri önce Yozgat'a sonra 20 yıl içerisinde Afganistan seviyesine indireceği bir Türkiye mi hayaliniz gerçekten? 
                Hiçbir şey üretmeyen, teknoloji geliştirmeyen, hepsinden önemlisi insan hayatı beş paralık olan bir ülkede, dünyanın en kocaman havaalanını yapsak bile, bunun kaçınılmaz sonu engelleyeceğine inanıyor muyuz? Bu kafa yapısı uygar dünya karşısında kesinlikle düşecek. Bunun başka bir alternatifi veya ihtimali yok. Aslında bizde de Avrupa ile birlikte birkaç yüzyıl önce çoktan düşmüş olmalıydı. Zaten bütün bu geriden takibin altında yatan asıl sebep budur. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder