İzleyiciler

10 Eylül 2015 Perşembe

İttihatçılar Olmasa Gerçekten Büyük Savaş’a Girmez miydik

              Hep anlatılan bir hikayedir. Hep anlatırlar, “İttihatçılar şöyle Alman hayranıydı, Almanya'nın kazanacağına çok inanmışlardı, ondan bizi Almanya yanında savaşa soktular. Oysa Abdülhamid Han kalsa savaşa girmeyecektik” derler. Peki bu gerçekten mümkün müdür ? 
             Birinci Dünya Savaşı artık ezberlediğimiz üzere, bir sömürge ve kaynak paylaşım savaşıdır her şeyden önce. Peki bu durumda (saygımdan dolayı neredeyse diyorum) neredeyse bir sömürge olan Osmanlı Devleti'nin bu savaştan uzak kalma şansı var mıdır? Elbette İttihatçılar da İngiltere, Fransa ve Rusya'nın Osmanlı coğrafyasını paylaşmak için anlaştığını seziyordu. Zaten bu paylaşım planlarını Rusya'da Bolşevikler savaştan çekildikten sonra ortalığa dökmüştür. 
               Ki İttihatçıların önce İngiltere ile anlaşmak için büyük çaba sarf ettiği görülüyor. Fakat İngiltere, yani o zamanların azametli Britanya İmparatorluğu oralı olmuyor. Bunda hem daha önce diğer büyükler ile Osmanlı coğrafyasını paylaşmak için yaptığı anlaşmaların, hem de fayda maliyet dengesinin önemi var. Yani Britanya zaten büyük sömürgelere sahip ve sınırsız sayılabilecek bir insan gücü kaynağı var. Dolayısıyla Osmanlı ordusunun insan kaynağından faydalanmak gibi bir ihtiyacı yok, üstelik bu orduyu donatmak için ekstra bir silah üretimi ve kaynak ayırımı yapacağının farkında ( Osmanlı kendi ordusunu uzun bir savaş boyunca donatabilecek sanayi kapasitesinde değildir). Dolayısıyla Britanya bu ittifaka olumlu yaklaşmıyor. 
              E İttihatçılar sona iyice yaklaşıldığını anladıklarından farklı müttefikler arıyorlar. Almanya'ya bakalım. Sömürgeleri yok. Büyük ve güçlü bir sanayiye sahip. Fakat insan kaynağı oldukça sınırlı. Ayrıca Batı da İngiltere-Fransa, Güney de İtalya ve Doğu da Rusya ile sarılı vaziyette. İtilaf devletleri tarafından adeta kıskaca alınmış. Gerçekten bu tarihin, çalışkan Alman milletine bir şakasıdır. Her savaşta iki ateş arasında kalmaya mahkumdur Almanlar. Bu durumda Almanya'nın yeni müttefikler edinmek, onların insan kaynaklarından faydalanmak ve yeni cepheler açarak üzerindeki yükü oralara yaymak istemesi doğaldır. Üstelik Süveyş Kanalı'na taarruz edebilecek olan Osmanlı başarılı olursa İngilizlerin en önemli sömürgeleri olan Avustralya ve Hindistan ile de bağını aksatabilecektir. Ayrıca Almanya bu durumlar göze alındığında  çekinmeden güçlü sanayisini bu amaç için de seferber edebilir. Zaten kömür ve çelik zengini Alsas-Loren bölgesi Alman denetimindedir. 
            Hemen bu savaşı diğer cephelere yayıp yük hafifletmenin de somut örneğini vermek istiyorum. Çanakkale Savaşı'nı bilindiği üzere Alman Liman von Sanders yönetmektedir. Mustafa Kemal dahil Türk subayların İngilizleri kıyıya çıkarmadan hızlı ve kesin biçimde püskürtme önerilerine karşın, İtilaf ordusunun kıyıya çıkmasına ve mevzi kazmasına izin vermiştir. Buradaki amaç, birkaç yüz bin itilaf askerini Batıdaki savaştan uzak tutmak ve Almanya'yı rahatlatmaktır. Gerçekten de İngilizlerin de siperlere yerleşmesi sonucu bir siper savaşına dönüşen Çanakkale Savaşı'nda aylarca sonuçsuz, kısır ve büyük kayıplı çatışmalar yaşanmış ve İtilaf tarafının önemli bir askeri gücü burada oyalanmıştır. 
            Bu ise bize en yetişmiş kadrolarımıza mal olmuştur. Genç Cumhuriyetimizin de kuruluş aşamasında yaşadığı en büyük sıkıntılardan biri eğitimli kadro bulunması problemidir zaten. Kısaca Osmanlı Büyük Savaş'a Alman'ı çok sevdiğinden değil, bari perde kapanırken sahnede olayım, daha sonra tek başıma kalmaktansa bari yanımda Almanya varken deneyeyim diyerek girmiştir. 
             Yenilme meselesine gelince, Almanya Birinci Dünya Savaşı'nda yenilmemiştir. Doğu'da Rusya'yı tabiri caizse ezmiş, Batı'da Paris'e ulaşmasına elli kilometre kalmış iken Almanya teslim anlaşmasını imzalamıştır. Bunda ülkede patlayan komünist Spartakist isyanının payı büyüktür. Biz de Mondros'u imzaladığımızda henüz Suriye ve Irak'da savaş halinde idik. Üstelik gerimizde Toroslar gibi önemli savunma dayanakları vardı. Fakat Bulgaristan'ın savaştan çekilmesi sonucu Almanya ile kara bağlantısının kesilmesi, Alman sanayisinden beslenebilme imkanımızı sıfırlamış ve uzun vadede savaşa devam yeteneğimizi üst düzey yetkilere göre kısıtlamış olacak ki, Mondros gibi bir rezalet imzalanmış ve Osmanlı savaştan çekilmiştir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder