İzleyiciler

10 Eylül 2015 Perşembe

Çarpıtılarak Cumhuriyet’in Nazi Hayranlığı Olarak Lanse Edilen Cümle

                 İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanya, Fransa'yı yere sermekle meşgulken, bir yandan da SSCB ile paylaşılan Polonya'ya doğru otoyollar yapılıyordu. Şüphesiz bu yolların amacı, Wehrmacht'ın asli vurucu gücü olan zırhlı birliklerin gizlice yürütülen Barbarossa Seferi hazırlıkları kapsamında, SSCB sınırına yıldırım hızı ile intikali idi. 
               Zaten Polonya'nın Ruslar ile paylaşılmasındaki amaç dahi, saldırının yapılacağı ortak bir sınır hattı oluşturmak içindir. İronik olansa, seferin başlamasından çok kısa zaman öncesine kadar Rusların Alman hükümetine antlaşmada söz verdikleri ham maddeleri göndermeye devam etmesidir. Zira Stalin stratejik öngörüden yoksun olmasından ötürü, Almanların İngiliz sorununu halletmeden Doğu'da yeni bir cephe açamayacağını düşünüyordu. Hatta çok kısa zaman öncesine kadar “Büyük Temizlik” kapsamında ordudaki üst rütbeli subayların %90'ına yakını öldürüldü veya sürüldü. Buna rağmen Ruslar da savaş için hazırlanıyorlardı. Alman-Rus ortak sınırında Almanlardan kat kat fazla Rus tümeni mevcuttu. Alman yüksek komutanlığı sefer hazırlıklarını gizlemeyi başarmıştı. 
               Rusların işini görme fikri, Molotov-Ribbentrop görüşmelerinde Almanların aklında çoktan uyanmıştı. Zira Ruslar Türkiye, Finlandiya gibi ülkelerde işgal hakkı istiyordu. Bunların kabulu demek, Reich'ın ( Alman Devleti) sürekli probogandasını yaptığı “Avrupa'nın savunucusu” pozisyonuna zarar verecekti. Üstelik Rusya'ya Avrupa'nın içlerine doğru sarkacağı bir kıskaç kurma imkanı verecekti. Buna müsaade edilemezdi. 
(Altta, Barbarossa Harekatıyla ilgili bağlantılı)
                 İşte tam o günlerde Stalin'in Finlandiya savaşına girmesiyle yayılmacı siyaset izleyeceğini anlayan devletlerde bir panik havası hakimdi. Filler tepişirken gene çimenler mi ezilecekti? Türkiye gibi ülkelerin kaderi ne olacaktı? Büyük hacimli ham madde ticareti yaptığımız “resmi olmayan müttefik” Almanya, Türkiye'yi kaderine mi terk edecekti? Gerçekten karanlık günlerdi. 
               Sonra kimsenin beklemediği bir anda, Alman ordularının sınırı geçip Sovyet düzlüklerinde ilerlediği haberi geldi. Almanya resmen SSCB'ye savaş ilan etmişti. Özellikle Türkiye'de bayram sevinci yaşattı bu durum. Alıntı yapacağım dönemin CHP milletvekili A.Faik Barutçu'nun şu anısı sanırım durumu özetliyor. 
- Alman-Sovyet harbi memlekette bir bayram havası vücuda getirmiştir. Herkes birbirini tebrik ediyor. Beş yüz senelik tarihi bir intikamın sevki ve sevinci ile kalpler derhal Alman zaferi için çarpmaya başladı. Öğleden sonra Meclis koridorunda Dışişleri Bakanı Saracoğlu’na: -Siyasi gazanız bir kere daha mübarek olsun, dedim. Saracoğlu: -Hepimizin! cevabını verdi. Mebuslar birbirlerine: -Bayramınız mübarek olsun diyorlardı.
                  İşte özellikle liberal kesimin, “Bakın cumhuriyet nasıl sevinmiş Naziler Rusya'ya saldırınca diye eleştirdiği cümle budur. Cumhuriyet'in kendisini işgal edip ezmek için gün sayan bir ülkeye, başka bir büyük ülkenin girmesi ve ikisinin birbirini yemesine karşılık nasıl bir tavır takınması gerekirdi doğrusu ben anlamakta güçlük çekiyorum. Milletvekillerinin, tüh yahu, Rusya bizi ne de güzel işgal edecekti, Almanlar planı bozdu, adamların o kadar hazırlığı boşa gitti demesi mi bekleniyordu. Düşmanımın düşmanı dostumdur felsefesinin Nazi zaferine sevinmekle ne alakası vardır? Ayrıca Nazi hayranı bir cumhuriyet sürekli olası bir İngiliz ittifakı için, İngiltere temsilcileri ile dirsek temasında bekler mi? Bu tepişen fillerin arasında bir hayatta kalma mücadelesidir. Almanya, İngiltere veya SSCB fark etmez. Hepsine gösterilen yakınlığın sebebi, hayatta kalma mücadelesidir. Ki bu mücadele sayesinde elli milyon insanın öldüğü, Avrupa'da taş üzerinde taş kalmayan, atom bombasının kullanıldığı bir savaştan Anadolu uzak tutulabilmiştir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder